Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, bu kez yeni anayasa tartışmaları üzerinden TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a gönderme yaptı. Kurtulmuş’un “Tartışma yeri TBMM. Süreci kimsenin zehirlemesine müsaade edilmemeli” açıklamasına isim vermeden yanıt veren Başdanışman Uçum, “TBMM’nin rolü kanun tekeline sahip olmaktır, fikrin tekeline değil. Yeni anayasa sürecinin fikri boyutunu ve fikri çalışmalarını sadece Meclisle sınırlamak hiç kimsenin kabul edeceği, uygun göreceği bir yaklaşım olamaz” dedi.
“Devlet hadlerini bildirir” çıkışıyla AKP içinde de kriz başlatan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı Mehmet Uçum, muhalefet kadar AKP’li isimlere ve yargıya ders vermeye devam ediyor.
Uçum’un tahtasında bu kez TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş vardı. Kurtulmuş’un “Tartışma yeri TBMM. Süreci kimsenin zehirlemesine müsaade edilmemeli” açıklamasına isim vermeden yanıt veren Uçum, “Yeni anayasa kanununu teklif ve kabul yetsiki münhasıran TBMM’ye aittir” başlığıyla yaptığı paylaşımda, “Yeni anayasa sürecinin fikri boyutunu ve fikri çalışmalarını sadece Meclisle sınırlamak hiç kimsenin kabul edeceği, uygun göreceği bir yaklaşım olamaz” ifadelerini kullandı.
TIKLAYIN – CHP’li Namık Tan’dan, Özel-Bahçeli görüşmesi öncesi ‘Pazartesi Notu’: AKP-MHP koalisyonu, AYM ve AİHM kararlarını uygulamayıp cumhuriyete ihanet ediyor
TIKLAYIN – AKP’de “not edildi, kaydedildi, devlet haddini bildirir” krizi: Erdoğan’a, başdanışmanı Uçum için “milletin evinden millete sallanan o parmağı hemen kesin” çağrısı
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Uçum’un paylaşımı şöyle:
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildikten sonra Meclis (bütçe kanunlarının teklifi hariç) kanun yapma tekeline sahip oldu. Yeni anayasa da elbette bir kanunla yapılacaktır.
Yeni anayasayı kanun olarak yapmak münhasıran TBMM’ye aittir. Hiç kimse, hiçbir merci TBMM’nin yeni anayasa yapma yetkisini tartışamaz, bu yetkiye ortak olamaz.
Sadece Cumhurbaşkanı yeni anayasa kanununu Meclise geri gönderme ve/veya zorunlu yahut ihtiyari olarak referanduma sunma yetkileriyle sürece dahil olur.
Ancak sistemin böyle olması diğer devlet kuruluşlarının ve toplumun yeni anayasa konusunda görüş açıklamasına, sürece ilişkin düşüncelerini paylaşmasına, tartışmalara katılmasına engel değildir.
TBMM’nin sistemdeki rolü kanun tekeline sahip olmaktır, fikrin tekeline değil.
TIKLAYIN – “Devlet hadlerini bildirir” çıkışının sahibi Mehmet Uçum, bu kez 1 Mayıs üzerinden ‘sivil itaatsizlik’ dersi verdi: Devlet karşıtı, gayrimeşru…
Fikir sahibi her kurum, kuruluş, sosyal kesim, sivil toplum, demokratik siyasi mecralar tabiki fikirlerini ifade edecektir, her türlü yasama sürecine katkı yapmak isteyecektir ve katkı da yapacaktır. Bu durum vatandaş inisiyatifli demokratik bir toplum olmanın asgari gereğidir.
Yeni anayasa sürecinin fikri boyutunu ve fikri çalışmalarını sadece Meclisle sınırlamak hiç kimsenin kabul edeceği, uygun göreceği bir yaklaşım olamaz.
Tam tersine kurumların, kuruluşların, kurulların, Meclis dışındaki demokratik siyasi aktörlerin, sendikaların, mesleki örgütlerin, sivil toplum temsilcilerinin, sosyal kesimlerin, bireylerin yeni anayasa konusundaki talepleri, görüşleri, değerlendirmeleri, eleştirileri TBMM’nin yeni anayasa kanun yapımına katkı sunar.
Yine Türkiye’de yeni anayasa talebinin 1987 yılına kadar giden bir tarihi var. Bu otuz yedi yıllık sürede oluşan toplumsal ve siyasal birikimin, geliştirilen hukuksal yaklaşımların ve önerilerin hepsi yeni anayasının yapım sürecine bir çok fayda sağlar.
Tüm bunlar yeni anayasa yapım sürecinin demokratik ve toplumsal meşruiyetini çok daha güçlü kılar.
Diğer konu yeni anayasanın kanunlaştırılmasında ve yürürlüğe sokulmasında hangi kuralların geçerli olacağıdır. Yeni anayasanın yapılmasında mevcut anayasanın değişikliğe ilişkin hükümlerine göre hareket etmek TBMM’nin karar vereceği bir husustur ve böyle yapması da hukuksal meşruiyet açısından son derece isabetli olur.
Mevcut anayasada, anayasa değişiklikleri 400 ve daha fazla oyla kabul edilirse zorunlu referandum yoktur, Cumhurbaşkanı ihtiyari referanduma sunabilir.
Ancak yeni anayasa kanununun 400 ve daha fazla oyla kabul edilmesi halinde referanduma sunulmadan yürürlüğe girmesine yönelik görüş çok su götürür ve sorunludur.
Burada dikkat edilmesi gereken şudur: Mevcut anayasanın; “400 veya daha fazla oyla kabulde referanduma sunmadan anayasa değişikliğini yürürlüğe koyma imkanını” yeni anayasa için de uygulayalım demek halkın doğrudan onayı olmadan yeni anayasa yapalım demektir.
Bu bakış açısı yeni anayasa yapımında son kararı halkın vermesine ilişkin meşruiyet ilkesinin ihlalidir. Bu ilke günümüzde demokratik sistemlerde neredeyse mutlak kabul gören bir ilkedir. Yeni anayasa yapımında doğrudan demokratik meşruiyeti sağlamanın biricik yoludur.
Ayrıca bir kanun olarak yeni anayasa ile anayasaya dayanılarak çıkarılan kanun (anayasal yasa) arasında niteliksel fark vardır. Anayasa, devletin kurucu iradesinin ve milletin siyasi birliğinin hukuk sistemi olarak ifadesidir.
Anayasal yasa ise kural ve kurum düzenlemelerdir. Anayasal yasayı her zaman halkoyuna sunmak gerekmese de yeni anayasayı halkın onayına sunmak demokratik meşruiyetin yanı sıra milli egemenlik ilkesinin de bir şartı ve gereğidir.
Bu nedenlerle Türkiye, TBMM eliyle yeni anayasasını yaptığında Meclis yeni anayasa kanununu 400 veya daha fazla oyla kabul etse dahi bu kanun mutlak surette referanduma sunulmalı ve halk yüzde elliden fazla bir oyla kanunu onaylarsa yeni anayasa yürürlüğe girmelidir.
Yeni anayasa konusunda halkın asli kurucu irade olarak belirleyici rolünü oynaması ancak referandumla onay vermesiyle olur.”